Cahit Sıtkı Tarancı, 4 Ekim 1910 yılında Diyarbakır’da doğdu. Galatasaray Lisesinden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine bir süre devam etse de daha sonra Ankara Yüksek Ticaret Okulunu bitiren usta şairin bugün 112’incı doğum yılı.
İyi doğdun Cahit Sıtkı Tarancı…
Sümerbank’ta memur olarak çalıştı. 1939 yılında Paris Radyosunda Türkçe yayınlar yapmıştır. 2. Dünya Savaşı başladıktan sonra ülkeye dönmüştür. Türkiye’de Çalışma Bakanlığında bir süre görev yaptı.
Cahit Sıtkı denilince hepimizin aklına Yaş Otuz Beş şiiir gelir. Usta şairin doğum gününde şiiri hatırlayalım…
“Yaş otuz beş, yolun yarısı eder…”
Böyle başlar Cahit Sıtkı Tarancı’nın o meşhur şiiri.
Ölüm, ayrılık temalarını en iyi anlatan şiirlerden olan Otuz Beş Yaş, edebiyatımızın kült yapıtlarındandır.
“Şiirlerinde yaşam ve aşk…”
Behçet Necatigil’in deyişiyle.. “Şiirlerinde, yaşamanın ve aşkın güzelliğini öven, ölümün üstünlüğünü vurgulayan, Türkçeyi bütün tatlılık ve anlatım gücüyle şiire geçiren Cahit Sıtkı Tarancı, döneminin en çok okunan şairlerinden biri olmuş, hiçbir akıma bağlanmadan kendine özgü bir şiir geliştirmiştir.”
“Ölüm şairi”
Usta şair, yine bir ekim ayında Viyana’da hayatını kaybetti. Türk şiirinin “Ölüm Şairi” olarak bilinen Cahit Sıtkı’nın en önemli şiirdir 35 Yaş…
Şairin ölüm duygusunu en iyi anlattığı şiirlerden olan bu dizeler, Cahit Sıtkı’yı bize sürekli çağrıştırıyor.
Hatırısına saygıyla; iyi ki doğdun Cahit Sıtkı Tarancı…
Kendine eleştiriler
Cahit Sıtkı, Mart 1951’de Varlık’ta yayınlanan söyleşisinde kendine özgü bu şiir anlayışının zamanla nasıl geliştiğini şöyle anlatır, “İlk yazılarımda biçim zayıflığı vardı; dize titizliği, bütün kaygısı yoktu. Eskiden duymak yeterlidir sanırdım. Ne kadar aldanıyormuşum! Bereket versin, sonradan kendimi toparlayabildim: Ömrümde Sükût ile Otuz Beş Yaş’ı okuyanlar bu farkı görebilirler. Edebiyat anlayışı zamanla oluşur.”
Cahit Sıtkı Tarancı
Şairin aynı söyleşide en çok kimleri okuduğu, kimlerin etkisinde kaldığı sorusuna verdiği yanıt ise şöyle…
“Bütün Fransız şairleir okudum”
“Villon’dan, Ronsard’dan başlayarak Superville’e, Pierre Emmanuel’e kadar bütün Fransız şairlerini okudum. Hepsinden de çok şeyler öğrenmişimdir. Bu arada özellikle Baudelaire ile Verlaine’e çok şey borçluyumdur; bu şairler insana kişiliğini bulduran türden, ağabey ve dost şairlerdir; insana kötülük değil iyilik ederler. Bizim şairler arasında da, dikkatli bir şiir okuyucusuna çok şeyler öğretecek olanları vardır. Divan şairlerinden, halk şairlerimizden yararlandığım kadar, Yahya Kemal’den, Haşim’den ve daha yenilerden de yoluma ışık serpmiş olan şiirler hatırlıyorum. İşini namuslu gören her şair, kendisinden sonra geleceklere kesinlikle bir şeyler öğretir. Bunun için, genç şairlerin, kendilerinden önce gelmiş olanları dikkatle okumaları çıkarları gereğidir.”
Yaş Otuz Beş
Cahit Sıtkı’nın şiirinden bu kadar söz edip, Otuz Beş Yaş’ı paylaşmamak olmazdı.
Yazıyı Otuz Beş Yaş şiiriyle bitiriyoruz..
Buyurun…
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
Ergül Tosun
Kitap sayfası için iletişim: